“İnsan Hakları için doktorlar” Örgütü: İsrail’in Filistinlilere yönelik ayrımcılığına son verilmeli

New York’taki Amerikan “İnsan Hakları için Doktorlar” örgütünün Salı günü şafakta web sitesinde verdiği mesaja göre, “Filistinlileri işgal eden İsrail, uluslararası hukuk kapsamındaki sorumluluklarından kaçıyor ve askeri işgali altındaki halka sağlık hizmeti sağlamıyor” dedi. Amerikan örgütü, “İsrail, Koronavirüse karşı aşılarla ilgili olarak Filistin halkına sistematik olarak ayrımcılık yapıyor. Eşitsizlik, hastaların hayatlarını kurtarmak ve aşıyı kimin yaptırıp kimin almadığını belirlemek söz konusu olduğunda da uygulanmaktadır. mesajıyla ilgili çarpıcı olan şey, mesleğe ilişkin konumunu belirten önemli ifadeler kullanmasıdır. Örnek “İşgal Altındaki Topraklarda yasadışı olarak yaşayan yerleşimciler” ve “İsrail, işgalci bir güç olarak uluslararası hukuk kapsamında yasal ve ahlaki sorumluluk taşıyor” gibi.

Örgüt, “İsrail’in vatandaşları arasında aşılama hızından ötürü aldığı övgüye rağmen, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki işgal altındaki Filistin halkına aşı sağlama konusundaki yasal ve manevi yükümlülüklerini yerine getiremedi” dedi. Mart ayına gelindiğinde İsrail, İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yasadışı olarak yaşayan İsrailli yerleşimciler de dahil olmak üzere vatandaşlarının yarısından fazlasını aşılamak için çalıştı. Aynı zamanda, İsrail askeri kontrolü altında yaşayan Filistinliler, hayatlarını kurtarmak için bu hayati aşıları henüz elde edemiyorlar. Ve bu, İsraillilerin dokunulmazlıklarını geliştirdiği bir zamanda Filistinlileri enfeksiyon ve ölüme karşı savunmasız bırakan bir ayrılık ve eşitsizlik sistemi çerçevesinde.”

Örgüt, “Pandeminin riskleri ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarına uyguladığı karmaşık kısıtlamalar göz önüne alındığında, aşılarda bu ayrımcılığın sonucu ölümcül olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 4 Mart itibarıyla İşgal Altındaki Filistin Topraklarında en az 216.802 Filistinli Koronavirüse yakalandı ve 2.314 kişi öldü. Durum daha da kötüye gidiyor: Batı Şeria, Mart ayının ilk haftasında bir önceki haftaya göre ölüm sayısında yüzde 61’lik bir artışa tanık oldu. Bir grup BM insan hakları uzmanı, bu ayrımcılığın aşı üzerindeki potansiyel ölümcül etkisine ilişkin endişelerini dile getirdi.  “Corona salgını son aylarda Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ne sıçradı ve halihazırda ciddi şekilde yetersiz kaynaklara sahip olan Filistin sağlık sistemini kırdı. Özellikle 13 yıldır devam eden abluka nedeniyle Gazze Şeridi’ndeki kötüleşen sağlık durumundan endişe duyuyoruz. Aynı zamanda ciddi su ve elektrik kıtlığından ve yaygın yoksulluk ve işsizlikten muzdariptir. “

1967’den beri Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde işgalci güç olarak, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, İsrail’in halk sağlığı hizmetlerini sürdürmesini ve işgal altındaki topraklarda elinden gelen imkanlarla mümkün olan en üst düzeyde gerekli tıbbi malzemeleri sağlamasını gerektiriyor. Nitekim, sözleşmenin 56. Maddesi işgal gücüne “bulaşıcı hastalıkların ve salgın hastalıkların yayılmasıyla mücadele için gerekli önleyici tedbirleri alma ve uygulama” yükümlülüğü getirmektedir. İsrail’in hukuki sorumlulukları, İsrail’in 1991’de onayladığı Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 12. Maddesinde de belirtilmiştir. Ek olarak, Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerinin İşgal Altındaki Filistin Bölgesi sakinleri için geçerli olduğunu açıkça onayladı.

Örgüt şu sonuca varmıştır: “Bazı İsrailli yetkililer, Filistin Yönetiminin 1993 Oslo Anlaşması hükümleri uyarınca sakinlerini aşılamaktan sorumlu olduğunu söylemeye çalışırken, Filistin Yönetiminin varlığı İsrail’i işgalci bir güç olarak yasal yükümlülüklerinden muaf tutmuyor. İsrail, bu şartları yerine getirecek araçlara sahip olmadığını iddia edemez. Son haberlere göre İsrail, yayılmacı politikalarını destekleyen ve Kudüs’te büyükelçilikler açan ülkelere binlerce aşı göndermeyi planlıyor. Dolayısıyla, İsrail diplomatik bir araç olarak yurt dışına aşı gönderebilse, bunları işgali altında yaşayan Filistinlilere dağıtabilir.